20. yüzyıl öncesine bakarsak savaşların ülkeler arasında, birbirlerinin topraklarını ve zenginliklerini almak için olduğunu görürüz. Daha sonrasında gördüğümüz ise savaşlar artık ülkenin topraklarını büyütmek yerine, başka ülkelerin pazarlarını karıştırarak yapılmaya çalışılmakta. Ülkelerin inşasını sağlamak adı altında ülkelere kredi sağlamak ve onları bu şekilde borçlandırmaktadır. Bunu yaparken kendi ülkesindeki insanları refah ve huzur içerisinde yaşatıyormuş gibi bir görüntü sergilenmektedir. Bu ülkelerin daha sonra ki izledikleri yol ise demokrasi ülkesiyiz diye geçinerek başka ülkelerde ki insanları katletmek, insanların huzur ve rahatını kaçırmak, onları muhtaç ederek kendilerine bağımlı sömürge durumuna getirmek ve böylece kendi ekonomilerini büyütmek gibi bir yoldur.
Son dönemde bunun çok bariz örnekleri çıkmaya başlamıştır. Ve etrafımızda ki hemen her ülkede böyle bir görüntü vardır. “Demokrasi getireceğiz”, “diktatörlerin yönetimini yıkacağız” diye kendi iç işleri dururken, başkalarının iç işlerine -hatta topraklarına- giren ülkeler daha sonrasında anlaşıldığı kadarıyla hiçbir demokrasiyi buralara getirememiş, hatta daha kötü etmiştir. Birçok terör örgütünü buralara yuvalandırarak daha sonrasında da ülkenin yapılanmasını önlemişlerdir. Orada ki karışıklıkları devam ettirerek kendilerine bir getirim elde etmek için terör örgütlerini de yerleştirmektedir. Bu söylemleriyle eylemlerinin tamamen farklı olduğu ülkeler, herhangi bir ülkede olay olduğunda demokrasi ve insan hakları çığırtkanlığı yaparken kendilerinin yaptığı fiillerden hiçbir zaman bahsetmemekte ve bunları ön plana çıkarmamaktadır. Hala kendilerini çok büyük demokrasi ülkeleri olduğunu iddia etmektedir.
Görünen o ki son dönemde yaşadığımız olaylarda ülkemizin de getirilmek istendiği nokta buydu. Ama halkımız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları artık bu konuda kendi ülkelerinden başka refah ve huzur içinde yaşayacağı bir ülke olmadığını, bu ülkelerde huzuru bulamayacağını görerek kendi ülkesine, ekonomisine, mal varlığına daha doğrusu devletine sahip çıkmış; böylece ülkesinde yapılmak istenen oyunları bozmuş, ülkesine yaşatılmak istenen o kara günleri aydınlatmıştır. Böylece bu tür eylemler içerisinde olmak isteyen, destek olan ülkelere de büyük bir ders vermiştir.
Umarım bundan sonra ki birlik ve beraberliğimizde bu şekilde devam edip; dışarıya verdiğimiz mesajlarımız ülke ekonomimizi, imalat sektörümüzü, makine sektörümüzü geliştirerek daha da fazla güçlenecek. Savunma sanayimizi de her türlü kendi ihtiyaçlarımızı karşılayacak duruma getirip, hiçbir ülkenin “o silahı sana verirsem burada kullanamazsın” şeklinde ki tavırlarına maruz kalmadan; kendi hürriyetini, istiklalini, yaşamını, demokrasisini tehdit eden her türlü güce karşı en etkili şekilde karşı koyacak ve ülkesini savunacak durumda olacaktır.
Bütün Türk milletine Türkiye Cumhuriyet’ini bu olaylardan dolayı geçmiş olsun diyorum daha aydınlık yarınlara hep beraber koşacağımıza inanıyorum.
Saygılarımla,
Burhan Fırat
ARÜSDER – Yönetim Kurulu başkanı